8 Eylül 2015 Salı

AK-DER Röportajı / 2009

AK-DER (Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği) ile Röportaj /2009

MAZLUMDER Kocaeli Şubesi öncülüğünde başlatılan haftalık “Başörtüsüne Özgürlük” eylemleri hakkında gerçekleştirilen röportaj.
AK-DER- Öncelikle, kısaca bu eylem fikrinin nasıl ortaya çıktığını ve ne zamandan beri devam ettiğini söyleyebilir misiniz?
Nigar Gümrükçüoğlu -Haftalık olarak düzenlediğimiz Başörtüsüne Özgürlük” eylemleri ilk olarak 2004 Yılında Ankara da düzenlenecek olan “Beyaz Buluşma” ya yönelik sivil toplum bilinci oluşturmak amacı ile ortaya çıkmış bir fikirdi. MAZLUMDER Kocaeli organizasyonun da başlatılan bu eylemlere çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da katılımı ile Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu adı altında başlamıştır. İlk etapta Ankara da ki dev organizasyona katılım amacı taşıyan haftalık eylemler Ankara ya gidip döndükten sonra “Devam” kararı ile bugünlere kadar gelmiştir. O günlerde eylemin her hafta düzenli olarak şehir merkezinde bulunan Sabri Yalım Parkı İnsan Hakları anıtı önünde her Cumartesi saat 12: 30 da ve değişik görsel öğelerle yapılan basın açıklaması genel anlamda o hafta yasağın bir şekilde yansıdığı alanları tespit ve teşhir etmeye yönelik olacak şekilde 189 haftadır devam ediyor. Kar, yağmur, çamur, kızgın güneş demeden sabır sebat ve azimle devam etmiştir bu eylemler. İlk olarak Kocaeli de haftalık periyotlarla başlatılan bu eylemler ardından Sakarya, Van, Akyazı, Ankara, Antalya ya yayılmıştır. Bu illerde de eylemler düzenli olarak yapılmaktadır.
AK-DER – Bu eylemlerle amacınıza ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz? Ya da sizce bu eylemlerin başörtüsü sorununun çözümüne ne gibi bir katkısı oluyor/olacak?
N.G.-Öncelikle; eylemler amaca ulaşma yolunda bir mihenk taşıdır. Sadece ve yalnızca tek araç, yol ve yöntem değildir. Yerel ve ulusal da bazı gazeteler dışında basında ve toplum nezdinde hak ettiği ilgiyi tam manası ile görememekle birlikte eylemler; bizlere dikte edilmeye çalışılan yaşam tarzı, düşünce ve sistemlere karşı duruş tarzımızın minyatür bir göstergesidir. Var olabilme ve var kalabilme yolunda bir fikrin, inancın, anlayış ve diyalektiğin birlikte diri tutulması anlamında önemli, değerli ve hatta kıymetlidir. Başörtüsü yasağının kimin hayatına nasıl yansıdığına, kimin yasaktan ne şekilde nemalandığına, kesimlerin nerde ve nasıl durduğuna, yasakçı zihniyetin yasağın kronikleşmesinde nasıl hevesle çalıştığına, yardakçının yasakçının, sömürücünün kim olduğuna ait olduğu zamanda ayna tutma adına tarihe yazılı metinleri ve görsel olarak fiiliyle iz düşüm bırakmaktadır bu eylemler. Bu minvalde sorunuzun ikinci kısmında belirttiğiniz sorunun çözümüne katkı sağlaması ise eylemin mahiyeti, niyeti eyleme yüklenen fikri ve ruhi anlamla orantılıdır. Tek başına bir katkısı olmamakla birlikte yürütülen topyekun mücadelenin ve hedefinde o birliktelik, şuur, inanç, sabır, sebatla direniş ve azmin bir nişanesi olacaktır. Sorunu görmezden gelen yada unutanların yüzüne tokat gibi inecek olan halk hareketleri Halk kitleleri tarafından sahiplenilen bu eylemler ile ivme kazanacak mücadele sorunun çözümünde elzemdir.
AK-DER- Eylemlerinize katilim nasıl? Kimler destek veriyor? Başladığı günden bu yana artma ya da azalma oldu mu?
N.G.-Eylemlere katılım başladığı günden bugüne zaman zaman artıp azalmakla birlikte bugüne dek kemik bir kadro oluşmuştur. Yasağa karşı duruşu, Yasakla hayatlarının herhangi bir alanında yüzleşmişler, başı örtülüler başı açıklar, kadınlar erkekler, yaşlılar-gençler, farklı meslek ve iş gurubundan insanlar, İslamcılar, zaman zaman Solcular Demokratlar, Liberaller de destek vermektedir. Son dönemlerde yasağın sadece üniversitelerde son bulmasına yönelik Meclis görüşmelerinden tutun Anayasa Mahkemesi kararı, Danıştay, Yargıtay karar ve açıklamaları gibi siyasilerin tavır ve söylemleri de katılan kitlenin kemiyetine etki edebiliyor. Yasaktan canı yananların, bu hak ve hürriyetin olması gerektiğini düşünenlerin yolu bir şekilde düşüyor eylem alanına. İş o ki ödenen bedeller yerini bulsun, kendisini mücadeleye adayanların yanında saf tutulsun. Toplum kendi iradesi adına konuşanlara hesap sorsun, çifte standartlı, bencil bir hak ve özgürlük anlayışına sahip olunmasın, yada sözde değil özde hakkaniyetten yana olunsun.
AK-DER – Siz bu eylemlere nasıl dahil oldunuz? Başlangıcından beri içinde misiniz?
N.G-Benim eylemlere dahil olma sürecim yasakla yüzleştiğim yıllara dayanıyor. Yani 28 Şubatın denk geldiği yıllara. Üsküdar İmam Hatip Lisesinde başörtülü hocalarımızın bir Cuma günü açığa alınmasının ardından okul önünde düzenlediğimiz eylemden bugüne bir şekilde başörtüsü mücadelesinin ve eylemlerinin içinde bulundum. İstanbul ve Kocaeli arasında gidip gelen yaşamımın yasak nedeniyle Kocaeli ye dönme zamanım eylemlerin başlamasından yaklaşık bir yıl önceye tekamül ediyor. Dolayısı ile bu haftalık eylemlerin başlangıcında, devamında ve karar alınma süresinde, organizasyonlarında bulunma imkanım oldu. Yaklaşık 2 aydır da İstanbul dayım. Hafta sonları Kocaeli ye düzenlediğim kısa yolculuklarda ve açıklama metinleri ile eyleme dahil olmayı sürdürmeye çalışıyorum. Ancak sizlerinde bildiği gibi bu birlikte yürütülen bir mücadeledir. Yani önceliklerini öteleyerek her hafta 3 Yıl 8 ay tam 189 haftadır ısrarla o meydanda olan gönüldaşlarımızın katkı ve emeği büyüktür.
AK-DER – Başörtüsü meselesinde su an geldiğimiz noktayı nasıl buluyorsunuz? Ümit var mi?

N.G-Geldiği yeri hesaplamak ve bir nefis muhasebesi yapmak için uzunca bir zaman gerekli. Herkes bunun için nefsine hayattaki duruşuna ve tavrına bakması gerek, bizimde bakmamız gerek. Dış planda ise çeşitli eylem çeşitleri, çeşitli girişimler, çözüm önerileri sunuldu vs. şu anda geldiği noktada tıkanma olduğu düşünülüyor. Ve işte Anayasa Mahkemesi de reddetti yol kapandı şeklinde yorumlanıyor. Her ne olursa olsun isterse yasak sokağa insin isterse görülen gördüğü yerde öldürülecek densin ki farazi olarak bunu söylüyorum; inanın hiç umursamıyoruz bu durumu. Ne korkuyoruz, ne çekiniyoruz inandığımız ile imtihan takdir edilmiş ise o imtihanı kazanmaya bakacağız. Herkes de aynı imtihanı kazanmaya baksın. Herkes kendi üzerine düşeni yapsın, bizde yapmaya çalışalım her hadisenin her devletin kaderi vardır o kadere doğru akarken bizim şahsi davamız ile hak davası ne kadar örtüşürse o kadar hakikat üzre oluruz. Allah ne istemiş ise bizim için bizde onu istiyoruz, istemeye memuruz. Bu sorunu bu hale getirenler şunu düşünsünler; bizlerin isteklerini, ellerindeki yasal yada yasadışı balyozlar ile kıranlar bizimle aralarındaki köprüleri yıkanlar kendilerinden kopardıkları kitleleri nereye koyacaklar? Ümit ise; Ümit hep vardı, hep var olacak. Ümidin bittiği yerde var olma ve var kalma mücadelesi de biter. İnsanlıkta biter. İz-an, anlayış, ahlak mücadele de biter. Ümit olması için sebeplere de gerek yoktur, sebeplere dayanırsa ümit kırılır, yıkılır. Şahsi ümit ile dava için ümit aynı vasıfla anlaşılmamalıdır. Sebebe dayanmadığı için i ümidimizin kırılması yada varlığı sorun değildir. Allah için zor yoktur. biz namzet olalım yeter ki gerisi teferruattır, bizim samimiyetimizdir, gayretimizdir. Birlik beraberliğimizdir, eğitimimizdir, stratejimizdir, hangi burca ne zaman yürüyeceğimiz nerden ne zaman çekileceğimiz ve nereye yükleneceğimiz ile ilgilidir. İlginize teşekkürler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder